Nasıl oldu da yemek gibi harikulade, sade bir konu bu kadar karmaşıklaştı?
Bir yandan, dünya yemeği hiç bir zaman bu kadar sevmedi – Her zamankinden daha çok yemek programı seyrediyoruz, yemek hakkında hikayeler okuyoruz, yemek hakkında konuşuyoruz, blog yazıyoruz, tweet atıyoruz ve kendimizi övüyoruz. En güzel şey yemek! Yemeği seviyoruz, ‘Beğeniyoruz’, paylaşıyoruz ve heyecandan abartıyoruz. Hiç olmadığı kadar yemeğe takmış durumdayız.
Diğer yandan, dünyanın kafası hiç bir zaman yemekle alakalı bu kadar karışmamıştı. – İnsanların yemeğimize ne kattığıyla ilgili endişeleniyoruz, bize ne yaptıklarını ya da nereden geldiğini merak ediyoruz. Sansasyonal haber başlıkları ve birbirleriyle çelişen araştırmalar da olayı ateşi alevlendiriyor.
Hatta yemek bir rekabete dönüştü; televizyonda, sosyal medyada ya da kendi mutfağımızda. Hiç olmadığı kadar uğraşmamız gerekiyor.
Yani bu harika, sihirli, lezzetli, çesitli, mutlu, zevkli, hasarı, kalp ısıtan, mide dolduran, hayat veren, düzgün, sevilesi, mükemmel, egzotik, çabuk, yavaş, nefis, iyi yemek için birinin kendini öne atmasının zamanı geldi.
Yemeğimizi bundan çıkar sağlamak isteyenlerden koruyalım. Gelin yemeği ait olduğu mertebeye koyalım ve onu ruhsuzluktan koruyalım. Gelin iyi yemeği herkes için erişilebilir kılalım ve bunu dünyaya bedel ödetmeden yapalım. Gelin “iyi yemeğin” ne anlama geldiğine dair düzgün, dürüst ve olgun bir konuşma yapalım. Çünkü Hellmann’s’da biz gerçekten lezzetten yanayız.